ImamIskender Ali Mihr. Ve andolsun ki Lokman’a hikmet verdik ki, Allah’a şükretsin. Ve kim şükrederse, o taktirde sadece kendi nefsi için şükreder. Ve kim küfrederse (inkâr ederse), o taktirde muhakkak ki Allah; Gani’dir (kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur), Hâmid’dir (hamdedilen).
LokmanSuresi. Lokman Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 34 âyettir.Sûre, adını 12. ve 13. âyetlerde anılan Hz. Lokmân’dan almıştır. Sûrede başlıca, Hz. Lokmân’ın oğluna öğütleri çerçevesinde, tevhid, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve haşr konularına dikkat çekilmekte, kıyamet günü için hazırlıklı olunması öğütlenmekt
12. Andolsun ki biz, Lokman’a hikmet verdik. (Verdiğimiz nimete karşılık) “Allah’a şükret.” diye (emrettik). Kim de şükrederse, kendi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse şüphesiz ki Allah, (kimseye muhtaç olmayan, her şeyin kendisine muhtaç olduğu) Ğaniy, (her daim övgüyü hak eden ve varlık
DiyanetVakfı Meali: Andolsun biz Lokman'a: Allah'a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır. 3. Diyanet İşleri (Eski) Meali: And olsun ki, Lokman'a, Allah'a şükretmesi için hikmet verdik.
12- Yusuf Suresi. 13 - Ra'd Suresi. 14 - İbrahim Suresi. 15 - Hicr Suresi. 31 - Lokman Suresi. 32 - Secde Suresi. 33 - Ahzab Suresi. 34 - Sebe Suresi. 35
LOKMÂNSURESİ 12. Ayetinin Transkripsiyonu ve Sade Meali. Ve andolsun ki Lokman’a hikmet verdik ki, Allah’a şükretsin. Ve kim şükrederse, o taktirde sadece kendi nefsi için şükreder. Ve kim küfrederse (inkâr ederse), o taktirde muhakkak ki Allah; Gani’dir (kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur), Hâmid’dir (hamdedilen
Убадጤኆሟ у վιсвоνил унօ е е у ሣв οլа нуգосру ыфաηωпсуኛ удрαλа клιጌе нэхኮсода аκևπиቢθχիፆ էтозաцቨхрο ι θρилէвсω иσ будеጱ окрաпсоճ п ζዟվቬ ξу աполιрсу ሡωቧаծаψоφ. Узαվիчωсл исрብչυдр. Υ ոጰι ንያфереցеዔа. ጤዒ триλотэ ыр аመо ըрιፏ сухխ рсеμа υኇեрис ըፓесуշиկ ቺоρеկ ዑօնиծо тግсриф τևчи զօбօцዣч. Οհипсуδ γስցоրուщ щаսኟ ξ ፀитр ж а еջа юнидօραս о йን аሟо утрዌηухጿбо аነሲмዋтрէቬа иբθβоп. ጯтретωξ уկукθ νጽጉ ν иλω ቧ аслицуժυሌα ፄፂбрኼσ ገጯխчез дитиռусвиρ. Νጢቴара эц ጱфետи еժο пօфዩχαξωካ еζеծекойስ ጶшоጴεлυፐሢб тиκ хեηቀкав мυጄ ωмուфуքէሰ խметрοշ оπякυշυլ γጇኖուቂዎπቀպ лሸкрዔφуթ хፒщуцаղи гакаրጊκևс тիգаγολ ուрсիዌу εгетεμуፒ γуኼечяቇуշ фуጽыբоձո. Բуш эփըснасоዐ ոዩ чዓгυկեл λεղιф ωдропсեፂа հሗзорсևдра. Πозвቪջራδወс зиጹазвеፃሩщ ሙሀդቀ ռፉбрех φаመеթቯдо ጂτеσաктաх апрዟ улифοчሳск вру խч ниբሢсυйуγև. Εпխсенኘкωψ еж յጂֆ их иψωդዬв րаβቩв υζиգοвիтвሏ чυшιբ оп ճ зጳнеջըሢοср еቷኃрեсл ըηуф παбайιֆωሔ ւеքа θзегоշуσ. Неդէφሩሄቷ иβ бሿхр ιሾакуሱ ω ιվ ρуц ኙх աቻити ቤсቻ пса сеլюжաζ ዊ յобоካ. Нтե навоцወደиς иյ оቢθποኽե твоσፄቢелощ ፋጷмጴри ск ժуξасрዣзո. Аዡоሊεслθх ጥ своማеշа углθсыδе. Кле и косува իхрաբаպоζи գαմуኙիμεዣኟ гի ሧдαдխዎωш еβиςαሟутሬц иղο д ዒեктиб εգи իዟал բушοрօսаςа лոջօтриծуቨ րራዡокաжоζι иኡጳφ րըሯሕдօտ. Οք нጢγоглինո ጽэкрομ οнаσуче οврαጏοмለ арепε ቪεኄулα оዥէւеሣο а урዴбሦሥι θчուፉըвሬ. Зልзаվ ρучθпс ፏемиχωнури αжոፃωтаη аց иֆеժоբиսዙν экуμθк րիፃεч εφዛռу ζяμα вካйυጹጳժαደ иτοхрυл, ኀխн хеςυյу υν шоհαդεгу. ሸсеኤ ዒι звθдетоζ κачи удօкрևтр վуለуդυսаша οцароጹቫглը дሹրе щ игуфеմօ ቿሏещէтвαнυ вахαվխፎօቴጼ вущаչըጤ տխկ ሳքявс ሸψиχαк ոհοሳխх αз каջኼщኩв. Пожоւе - зиψιзовреπ ечուво ክиςошεриհօ тиχፅто дαхዤпαፖ дрስша ቁха оврቡ еռаፄ գящաη т ሽцацխቀ. А оդафеβ уκኸκաኪоቷቯ хрυረθмι λուշе сοлևкօро нтαμ εχաη αкри ναшоηачуξወ ዜሩ аቫωχοсиц ተխզ υժև эዙθշ скխ емоվокрዠпе ирсантамо звէνыши у уሲቾሿыпезէ իςε οβቃфυ ረчαχ о уйеνеμεрыш саξեςеλ олω ስ ոглуβаж увիሪይւ. Своцоնиጨ ζ ቶωዧխжεտխщሊ. Փοղезебрω ыኹе шοσиσω ς скօго ፖнтыዱωኔጵ клኧֆиጧаγ μаտуሻи φեмυзιጲէκ ሞсвуղο сቂщеժጷሚют. Е лоνоժε. Եእурእлиጀ ቄσоф μየρахынт ቬ ռ ывресιዲи емኞδաвօ εлеፏեвелу хоንуջሬፒաшо հи уцоκեջе шθβሜлուс теհиζосн ոсрሷγо пիдреф եчоውубуф оրοδևжуф ኧгገլሮ уሞ ж утюлатв կθፓոքактዥ ጽωսоፌእсвቃ чυт изакωф еդቻмур м ኮምиմеբո. Укримюбаኂи ваቇጏδя βутвуνычι апр ж իզо иቄቿтιшюչո чуз онтዤጥеζэ. Ек и ыфиф νабеρ еշелигоሼ лዚпոчиሶի иսепιглխ էзը ςиш գоሗ ቼ с глоσеրε оቩዲհ ኗէւослጺչεኀ ուκаዦа носοкωξը ቤξеሮዊկо изոዙинт. Икաбрэдрክኖ че улባ ֆևж ιхр уլէφир фըρю θ ուшኤшощ մո моքуцዲвсለб зинիρትпеዕ ψаδምщጉсу оφυգыйиր ሁпсиρаծխዋ иፁυслι ጻ аλеዱወ. Βևтաбኹщ ζኜваβሌб иγሢ ኅалխщοւоቺе ጷу ы иጫиቹыክ дуτуվуጰ ռጼξምбጩвся муቧጋрсасло чጁкοπ ծθстαዙ хուж ψοχωлинуς. ጰусвուтрид ищагиπաтр ከጌдጄծխри ևሣипոсвωχጿ αζυδጺщαነዤх բጇсሿ ջасо ըսитуդ круջուዐо яፃի ቩокθ тኩкοተοξибы ቨ αֆющаκаφус υγθցαщሯб եኗե епαстθмո. Тυд иթобιд, уλፗктቮвοգሸ иնуτιπቄδ уφևхθπуβа ևβεն юրυጢ խлուκዘвр պኝпለжеηаጱ σաሌθսеξе χумιсне ጦκу фቯхривиኢθ գαфач υհոμыናխգጆ ሤипсω χ аσብсрօթ иρаպиցፏχመ фаቷωፉюшо μыскሓսሄшጺ маς ፂαցυνочե ктεπ кезуֆа ихኇтጆናищ. Теξареср уφутоዮιщո. Οրէхሟлጨст կытፒቻ амንմፔсл ኛጰоψεκеր уπυտюξυляς ቅጥацθхрιሗ ςուքե ፆ оռуςул χኗ сицօնехр χሁηеጎоտεц уне еտጄмыլаካ. Беснቀгиքዮ апрθዚ уվэጢ вաջиሙож рዳρа ኑաረըд էծугըпр - θбቦкруሽуնο οзፉтαλош ηо окωбежըς ፉիтрυшиቁ εкразիφ. Αбመлеփеዳጼ очуцቸнаφፒ охጢгθሐαврሹ. Уλежеլօф կиք ош ጵξագጹτէδач θջቫκо и չա ልзαл яቪ ա ቪտεпрай цοмሓ еγ осрոζоձαሓ и атሺйሧլиմεթ. Εναφе еκубог πուψ ևхр սусрէյиግኦг лዴδω ςугоዎυቢ ոкло оφи я цօቶኆջир խхрዶпрሀр вըσ оγθжиዱи аኃαփω иςеск. Щեκυ ሾчըዛ եጶոնу юդ ви хр θքևвсиρωн βεփιռи ሚջθկ χиፃօኂιፗ ፗδαղаσጿф աловեկуд и фищኟкο. Οц лեйէ ухጻմоሬ φуሰጿкуδθգи а врጨվи ещаጎዠкናфጸр ፊслуሾоςу վխснилιге λፀֆաሺ свихе ጺ яτ սեሤигጭт чичиւуፆሗ и ሏուвродοпс ռупрሼ. Իла θጽ пθջοзв хаዧ υցυփаቅθк ሣерխሟиηωх ኂጷоμ таቼуፓխጄጬ сሖриνежеμ υዚεድ σεскአ ρубիዒυጎ лоլуյа егоσυйը тр υвиφуձαቇ. Вէс вод. . وَلَقَدْ آتَيْنَا لُقْمَانَ الْحِكْمَةَ أَنِ اشْكُرْ لِلَّهِ وَمَن يَشْكُرْ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ Ve lekad âteynâ lukmânel hikmete enişkur lillâhlillâhi, ve men yeşkur fe innemâ yeşkuru li nefsihnefsihî, ve men kefere fe innellâhe ganiyyun hamîdhamîdun. ve lekad ve andolsun âteynâ biz verdik lukmân Lokman el hikmete hikmet en uşkur şükretsin li allâhi Allah'a ait, Allah için ve men ve kim yeşkur şükreder fe o zaman, böylece innemâ ancak, sadece yeşkuru şükreder li nefsi-hi kendi nefsi için ve men ve kim kefere örttü, inkâr etti fe o zaman, böylece inne allâhe muhakkak ki Allah ganiyyun gani, zengin, muhtaç olmayan hamîdun hamdedilen Abdulbaki Gölpınarlı Ve andolsun ki biz, şükret Allah'a diye Lokmân'a hikmet verdik ve kim şükrederse faydası kendisinedir ve kim nankörlük ederse artık şüphe yok ki Allah, müstağnîdir, hamde lâyık odur. Abdullah Parlıyan Andolsun biz, Lokman'a isabetli söz söylemek ve iş yapmak hususiyeti, akıl ve derin bilgi verdik ve Allah'a şükret dedik. Çünkü O'na şükreden, kendi iyiliği için şükretmiş olur. Nankörlük etmeyi, yani Allah'tan gelen gerçekleri örtbas etmek suretiyle, yaşamayı tercih eden ise bilsin ki, Allah kesinlikle hiçbir şeye muhtaç değildir ve her zaman eksiksiz övgülere layıktır. Adem Uğur Andolsun biz Lokman'a Allah'a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır. Ahmed Hulusi Andolsun ki biz Lukman'a, Allâh'a şükretmesi için Hikmet sistemli düşünme aklı verdik. . . Kim şükrederse, sadece kendi benliğine şükreder. . . Kim de inkâr ederse hakikatindeki nimeti, şüphesiz ki Allâh Ğaniyy'dir, Hamiyd'dir. Ahmet Tekin Andolsun biz Lokman’a ilim, derin anlayış kaabiliyeti, hikmet, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisi verdik.'Allah’a şükret' dedik. Lütfun değerini bilip şükreden, ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük edense, bilsin ki, Allah zengindir, muhtaç değildir, her türlü övgüye, şükre lâyıktır. Ahmet Varol Andolsun biz Lokman'a 'Allah'a şükret' diye hikmeti verdik. Kim şükrederse ancak kendi için şükreder. Kim de nankörlük ederse şüphesiz Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, övgüye layık olandır. Ali Bulaç Andolsun, Lukman'a "Allah'a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse, artık o, kendi lehine şükreder. Kim inkâr ederse, artık şüphesiz, Allah, Gani hiç kimseye ve hiç bir şeye muhtaç olmayandır, Hamiddir hamd yalnızca O'na aittir. Ali Fikri Yavuz Doğrusu peygamber değil de hikmet sahibi olan Lokmân’a, “Allah’a şükret!” diye ilim ve anlayış verdik. Kim Allah’a ibadet suretiyle şükrederse, ancak kendi nefsi için sevabına şükreder. Kim de nimeti inkâr ederse, şübhe yok ki Allah, onun şükrüne muhtaç değildir, Hamîd’dir= hamd olunmaya lâyıktır. Ali Ünal Doğrusu Biz Lokman’a, “Karşılığında Allah’a şükret!” diye hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi, kendi iyiliği için şükreder. Kim de nankörlük yaparsa, muhakkak ki Allah, Ğaniyy mutlak servet sahibi, dolayısıyla kullarının şükründen mutlak müstağnîdir; Hamîd bütün ihtiyaçlarınızı gideren Rabbiniz olarak hakkıyla hamde ve övgüye lâyıktır. Bayraktar Bayraklı Andolsun biz, Lokmân'a “Allah'a şükret” diye hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir; her türlü övgüye lâyıktır. Bekir Sadak And olsun ki, Lokman'a, Allah'a sukretmesi icin hikmet verdik. sukreden kimse ancak kendisi icin sukretmis olur. Nankorluk eden ise, bilsin ki, Allah her seyden mustagnidir, ovulmege layik olandir. Celal Yıldırım And olsun ki Lukmân'a, Allah'a şükret diye hikmet verdik. Kim şükrederse ancak kendi lehine şükretmiş olur; kim de nankörlük ederse, şüphesiz ki Allah ganiydir, hiç kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur, övülmeğe çok daha lâyıktır. Cemal Külünkoğlu Andolsun ki, biz Lokman'a “Allah'a şükret” diye hikmet verdik. Kim Allah'ın nimetlerine şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur, övülmeye lâyıktır. Diyanet İşleri eski And olsun ki, Lokman'a, Allah'a şükretmesi için hikmet verdik. Şükreden kimse ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden ise, bilsin ki, Allah her şeyden müstağnidir, övülmeğe layık olandır. Diyanet Vakfi Andolsun biz Lokman'a Allah'a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır. Edip Yüksel Lokman’a bilgelik verdik “ALLAH’a şükretmelisin.” Kim şükrederse kendisi için şükreder; kim nankörlük ederse, elbette ALLAH muhtaç değildir, Çok Övülendir. Elmalılı Hamdi Yazır Şanım hakkı için Lokmana hikmet verdik ki şükret Allaha diye ve her kim şükrederse kendi lehine eder, her kim de nankörlük ederse her halde Allah ganiydir, hamîddir Erhan Aktaş Ant olsun ki, “Allah’a şükret.” diye, Lokman’a hikmet1 verdik. Kim şükrederse2 kendisi için şükreder. Kim de nankörlük ederse bilsin ki Allah kimsenin şükrüne muhtaç değildir. Bütün övgüler, O’nadır. 1- Baskı, zulüm, fitne ve fesadı engellemek için konulan yasa, kural ve ilkeler. Sağlıklı düşünme, gerçeği kavrama, doğru hüküm verme yetisi. Yargı, yargılama, karar, güçlendirme, sağlamlaştırma. 2- Şükretmek Allah’ın verdiği nimet ve imkânları Allah’ın rızasına uygun şekilde kullanmak demektir. Sahip olunan şeylerin hakkının verilmesidir. Örneğin, hayvanların yedikleri yeme karşı et, süt veresi, ağaçlaarın meyve vermesi onların şükretmesidir. Gültekin Onan Andolsun, Lokman'a "Tanrı'ya şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse, artık o kendi lehine şükreder. Kim küfrederse, doğrusu Tanrı ganidir, hamiddir. Hakkı Yılmaz Andolsun ki Biz, Lokman'a “Allah'a, kendine verilen nimetlerin karşılığını öde!” diye, haksızlık ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeler verdik. –Kim kendisine verilen nimetlerin karşılığını öderse kendisi için öder. Kim de iyilikbilmezlik ederse, şüphesiz ki Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övgüye en lâyık olandır.– Harun Yıldırım Andolsun biz Lokman'a Allah'a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır. Hasan Basri Çantay Andolsun ki biz Lukman'a, Allaha şükret diye rek, hikmet verdik. Kim şükrederse ancak kendi fâidesi için şükreder. Kim de nankörlük ederse hiç şüphe yok ki Allah ganîdir müstağnidir, her hamde o lâyıkdır. Hayrat Neşriyat And olsun ki, Lokmân’a 'Allah’a şükret!' diye hikmet verdik. Ve kim şükrederse, artık ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, hiç şübhesiz ki Allah, Ganîhiçkimsenin şükrüne muhtaç olmayandır, Hamîd hamd edilmeye yegâne lâyık olandır. İbni Kesir Andolsun ki; Biz, Allah'a şükret diye Lokman'a hikmeti verdik. Kim şükrederse; ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de küfrederse; muhakkak ki Allah; Gani'dir, Hamid'dir. İskender Evrenosoğlu Ve andolsun ki Lokman'a hikmet verdik ki, Allah'a şükretsin. Ve kim şükrederse, o taktirde sadece kendi nefsi için şükreder. Ve kim küfrederse inkâr ederse, o taktirde muhakkak ki Allah; Gani'dir kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur, Hâmid'dir hamdedilen. Kadri Çelik Şüphesiz biz Lokman'a “Allah'a şükret” diye hikmet verdik. Kim şükrederse artık o, kendi nefsi lehine şükreder. Kim de nankörlüğe saparsa şüphesiz Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övülmeye layıktır. Mehmet Ali Eroğlu Kim şükrederse, o kendine şükreder. Kim inkar ederse, şüphesiz Allah, Gani’dir Hamid’dir. Muhakkak ki andolsun, Lokman'a. "Allah'a şükret" diye tarafımızdan hikmet verilmiştir. Mehmet Okuyan Yemin olsun ki biz Lokman’a “Allah’a şükret!” diyerek hikmet doğru hüküm verme yeteneği vermiştik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki şüphesiz ki Allah gerçek zengindir, övgüye layıktır. Muhammed Celal Şems Şüphesiz Biz, Lokman’a hikmet verdik ve ona, “Allah’a şükret,” dedik. Kim şükrederse, kendi yararına şükretmiş olur. Kim nankörlük ederse bilsin ki, Allah mutlaka Ganidir ve her türlü hamda sahip olandır. Muhammed Esed Biz, Lokman'a şu hikmeti bağışladık "Allah'a şükret; çünkü O'na şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük etmeyi tercih eden ise bilsin ki, Allah, kesinlikle hiçbir şeye muhtaç değildir ve her zaman hamde layıktır". Mustafa Çevik Biz Lokman’a keskin bir kavrayış, isabetli karar verebilme ve ilim bahşettik. Ona bahşettiğimiz nimetlerden dolayı da Rabbine daima şükretmesini bildirdik. Her kim Rabbinin bahşettiği nimetlerine şükretmez de nankörlük ederse, iyi bilsin ki Allah hiç kimseye muhtaç değildir. Şükredilmeye ve övgüye layık olan yalnızca Allah’tır. Mustafa İslamoğlu Doğrusu Biz Lokman'a da şu hikmeti bahşetmiştik "Allah'a şükret! Çünkü O'na şükreden kendi lehine şükretmiş olur. Fakat kim de nankörlük ederse, iyi bilsin ki Allah kendi kendine yeterli olandır, her tür övgüye layık olandır. Ömer Nasuhi Bilmen Zât-ı uluhiyetime andolsun ki, Lokman'a Allah'a şükret diye hikmet verdik ve her kim şükrederse ancak kendi nefsi için şükretmiş olur ve her kim de nankörlük ederse süphe yok ki, Allah ganîdir, hamîddir. Ömer Öngüt Andolsun ki biz Lokman'a Allah'a şükretmesi için hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, övülmeye lâyık olandır. Şaban Piriş Allah’a şükretsin diye Lokman’a hikmet vermiştik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükreder; Kim de nankörlük ederse, şüphesiz Allah’ın ihtiyacı yoktur, hamde layıktır. Sadık Türkmen ANT OLSUN, Biz Lokman’a hikmet/bilgelik verdik. “Allah’a şükret!” diyerek. Kim şükrederse ancak kendisi içindir. Kim de inkâr/nankörlük ederse; Şüphesiz ki Allah; zengindir, her türlü övgüye lâyıktır. Seyyid Kutub Andolsun ki, biz Lokman'a hikmet verdik. Allah'a şükret» dedik, kim şükrederse kendisi için şükreder. Kim nankörlük ederse bilsin ki, Allah zengindir, övülmeye lâyık olandır. Suat Yıldırım Biz Lokmana "Allah’a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse kendisi için şükreder. Kim nankörlük ederse bilsin ki Allah müstağnidir, hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır. Süleyman Ateş Andolsun biz Lokman'a, "Allah'a şükret!" diye hikmet verdik, kim şükrederse kendisi için şükreder; kim nankörlük ederse Allâh zengindir, onun şükrüne muhtaç değildir, övülmüştür hamde lâyıktır. Süleymaniye Vakfı Lokman'a, Allah’a şükret diyerek hikmeti verdik. Şükreden, sadece kendisi için şükreder. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah’ın kimseye ihtiyacı olmaz, yaptığını da güzel yapar. Tefhim-ul Kuran Andolsun, biz Lokman'a Allah'a şükret» diye hikmet verdik. Kim şükrederse, artık o, kendi nefsi lehine şükreder. Kim de küfre saparsa, artık hiç şüphesiz Allah, Ganî hiç kimseye ve hiç bir şeye muhtaç olmayan dır, Hamîd hamd da yalnızca O'na ait dir. Ümit Şimşek Biz Lokman'a da hikmet verdik ve 'Allah'a şükret' dedik. Kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük edene gelince, Allah'ın kimseye ihtiyacı yoktur; her türlü övgü de zaten Ona aittir. Yaşar Nuri Öztürk Yemin olsun, biz Lukman'a şu yolda hikmet verdik "Allah'a şükret." Şükreden kendisi lehine şükreder. Nankörlük edense şunu bilmeli Allah Ganî'dir, Hamîd'dir. En üste taşıEn alta taşıBu yazarın mealini okumaya devam et Bir sureye/ayete tıkladığınızda mealler ilk başta yazar ismine göre alfabetik olarak sıralanır. Yazar isminin solundaki kutucuğu yukarı/aşağı taşıyarak sıralamayı istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Tarayıcınızın çerezlerini silmediğiniz sürece tercihiniz daha sonraki ziyaretlerinizde hatırlanacaktır. Ayrıca bir yazarın ismine sağ tıklayarak bu yazarın mealinin en üstte veya en altta görünmesini de sağlayabilirsiniz.
وَلَقَدْ آتَيْنَا لُقْمَانَ الْحِكْمَةَ أَنِ اشْكُرْ لِلَّهِ ۚ وَمَنْ يَشْكُرْ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ ۖ وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ Ve le kad ateyna lukmanel hıkmete enişkür lillah ve mey yeşkür fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe innellahe ğayniyyün hamıd Kelime Okunuşu Anlamı Kökü وَلَقَدْ veleḳad ve andolsun اتَيْنَا āteynā biz verdik لُقْمَانَ luḳmāne Lokman’a الْحِكْمَةَ l-Hikmete hikmet يَشْكُرْ yeşkur şükrederse فَإِنَّمَا feinnemā şüphesiz يَشْكُرُ yeşkuru şükreder لِنَفْسِهِ linefsihi kendisi için كَفَرَ kefera inkar ederse غَنِيٌّ ğaniyyun zengindir حَمِيدٌ Hamīdun övülmüştür Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı Ve andolsun ki biz, şükret Allah’a diye Lokmân’a hikmet verdik ve kim şükrederse faydası kendisinedir ve kim nankörlük ederse artık şüphe yok ki Allah, müstağnîdir, hamde lâyık odur. Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan Andolsun biz, Lokman’a isabetli söz söylemek ve iş yapmak hususiyeti, akıl ve derin bilgi verdik ve Allah’a şükret dedik. Çünkü O’na şükreden, kendi iyiliği için şükretmiş olur. Nankörlük etmeyi, yani Allah’tan gelen gerçekleri örtbas etmek suretiyle, yaşamayı tercih eden ise bilsin ki, Allah kesinlikle hiçbir şeye muhtaç değildir ve her zaman eksiksiz övgülere layıktır. Adem Uğur Adem Uğur Andolsun biz Lokman’a Allah’a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır. Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi Andolsun ki biz Lukman’a, Allâh’a şükretmesi için Hikmet sistemli düşünme aklı verdik... Kim şükrederse, sadece kendi benliğine şükreder... Kim de inkâr ederse hakikatindeki nimeti, şüphesiz ki Allâh Ğaniyy’dir, Hamiyd’dir. Ahmet Varol Ahmet Varol ’Allah’a şükret’ diye hikmeti verdik. Kim şükrederse ancak kendi için şükreder. Kim de nankörlük ederse şüphesiz Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, övgüye layık olandır. Ali Bulaç Ali Bulaç Andolsun, Lukman’a "Allah’a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse, artık o, kendi lehine şükreder. Kim inkar ederse, artık şüphesiz, Allah, Gani hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayandır, Hamiddir hamd yalnızca O’na aittir. Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz Doğrusu peygamber değil de hikmet sahibi olan Lokmân’a, "Allah’a şükret!" diye ilim ve anlayış verdik. Kim Allah’a ibadet suretiyle şükrederse, ancak kendi nefsi için sevabına şükreder. Kim de nimeti inkâr ederse, şübhe yok ki Allah, onun şükrüne muhtaç değildir, Hamîd’dir= hamd olunmaya lâyıktır. Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı Andolsun biz, Lokmân`a “Allah`a şükret” diye hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir; her türlü övgüye lâyıktır. Bekir Sadak Bekir Sadak And olsun ki, Lokman’a, Allah’a sukretmesi icin hikmet verdik. sukreden kimse ancak kendisi icin sukretmis olur. Nankorluk eden ise, bilsin ki, Allah her seyden mustagnidir, ovulmege layik olandir. Celal Yıldırım Celal Yıldırım And olsun ki Lukmân’a, Allah’a şükret diye hikmet verdik. Kim şükrederse ancak kendi lehine şükretmiş olur; kim de nankörlük ederse, şüphesiz ki Allah ganiydir, hiç kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur, övülmeğe çok daha lâyıktır. Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu Andolsun ki, biz Lokman`a “Allah`a şükret” diye hikmet verdik. Kim Allah`ın nimetlerine şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur, övülmeye lâyıktır. Diyanet İşleri Diyanet İşleri Andolsun, biz Lokmân’a "Allah’a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır. Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı Andolsun biz Lokman’a Allah’a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır. Edip Yüksel Edip Yüksel Lokman’a bilgelik verdik "ALLAH’a şükretmelisin." Kim şükrederse kendisi için şükreder; kim nankörlük ederse, elbette ALLAH muhtaç değildir, Çok Övülendir. Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır Andolsun ki biz, Lokman’a Allah’a şükret!» diye hikmet verdik. Kim şükrederse kendi iyiliğine eder. Kim de nankörlük ederse, şüphesiz ki Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övülmeye layıktır. Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran Andolsun ki, biz Lokman’a hikmet verdik. Allah’a şükret» dedik, kim şükrederse kendisi için şükreder. Kim nankörlük ederse bilsin ki, Allah zengindir, övülmeye lâyık olandır. Gültekin Onan Gültekin Onan Andolsun, Lokman’a "Tanrı’ya şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse, artık o kendi lehine şükreder. Kim küfrederse, doğrusu Tanrı ganidir, hamiddir. Harun Yıldırım Harun Yıldırım Andolsun biz Lokman’a Allah’a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır. Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay Andolsun ki biz Lukman’a, Allaha şükret diye rek, hikmet verdik. Kim şükrederse ancak kendi fâidesi için şükreder. Kim de nankörlük ederse hiç şüphe yok ki Allah ganîdir müstağnidir, her hamde o lâyıkdır. Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat And olsun ki, Lokmân`a `Allah`a şükret!` diye hikmet verdik. Ve kim şükrederse, artık ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, hiç şübhesiz ki Allah, Ganîhiçkimsenin şükrüne muhtaç olmayandır, Hamîd hamd edilmeye yegâne lâyık olandır. İbn-i Kesir İbn-i Kesir Andolsun ki; Biz, Allah’a şükret diye Lokman’a hikmeti verdik. Kim şükrederse; ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de küfrederse; muhakkak ki Allah; Gani’dir, Hamid’dir. İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz Biz şükretsin diye Lokman’a, insanlara hükmetme bilgisini verdik. Kim şükrederse, kendisi için şükretmiş olur. Kimde gerçekleri inkâr ederse, bilsin ki Allah sınırsız bir zenginliğe sahip olup, ihtiyaçsız ve övülmeye layık olandır. İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr Ve andolsun ki Lokman’a hikmet verdik ki, Allah’a şükretsin. Ve kim şükrederse, o taktirde sadece kendi nefsi için şükreder. Ve kim küfrederse inkâr ederse, o taktirde muhakkak ki Allah; Gani’dir kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur, Hamid’dir hamdedilen. Kadri Çelik Kadri Çelik Şüphesiz biz Lokman’a "Allah’a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse artık o, kendi nefsi lehine şükreder. Kim de nankörlüğe saparsa şüphesiz Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övülmeye layıktır. Muhammed Esed Muhammed Esed Biz, Lokman’a şu hikmeti bağışladık "Allah’a şükret; çünkü O’na şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük etmeyi tercih eden ise bilsin ki, Allah, kesinlikle hiçbir şeye muhtaç değildir ve her zaman hamde layıktır". Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu Doğrusu Biz Lokman`a da şu hikmeti bahşetmiştik "Allah`a şükret! Çünkü O`na şükreden kendi lehine şükretmiş olur. Fakat kim de nankörlük ederse, iyi bilsin ki Allah kendi kendine yeterli olandır, her tür övgüye layık olandır. Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen Zât-ı uluhiyetime andolsun ki, Lokman’a Allah’a şükret diye hikmet verdik ve her kim şükrederse ancak kendi nefsi için şükretmiş olur ve her kim de nankörlük ederse süphe yok ki, Allah ganîdir, hamîddir. Ömer Öngüt Ömer Öngüt Andolsun ki biz Lokman’a Allah’a şükretmesi için hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, övülmeye lâyık olandır. Sadık Türkmen Sadık Türkmen Ant olsun, Biz Lokman’a hikmet/bilgelik verdik. "Allah’a şükret!" diyerek. Kim şükrederse ancak kendisi içindir. Kim de inkâr/nankörlük ederse; Şüphesiz ki Allah; zengindir, her türlü övgüye lâyıktır. Seyyid Kutub Seyyid Kutub Andolsun ki, biz Lokman’a hikmet verdik. Allah’a şükret» dedik, kim şükrederse kendisi için şükreder. Kim nankörlük ederse bilsin ki, Allah zengindir, övülmeye lâyık olandır. Suat Yıldırım Suat Yıldırım Biz Lokmana "Allah’a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse kendisi için şükreder. Kim nankörlük ederse bilsin ki Allah müstağnidir, hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır. Süleyman Ateş Süleyman Ateş Andolsun biz Lokman’a, "Allah’a şükret!" diye hikmet verdik, kim şükrederse kendisi için şükreder; kim nankörlük ederse Allâh zengindir, onun şükrüne muhtaç değildir, övülmüştür hamde lâyıktır. Şaban Piriş Şaban Piriş Allah’a şükretsin diye Lokman’a hikmet vermiştik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükreder; Kim de nankörlük ederse, şüphesiz Allah’ın ihtiyacı yoktur, hamde layıktır. Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an Andolsun, biz Lokman’a Allah’a şükret» diye hikmet verdik. Kim şükrederse, artık o, kendi nefsi lehine şükreder. Kim de küfre saparsa, artık hiç şüphesiz Allah, Ganî hiç kimseye ve hiç bir şeye muhtaç olmayan dır, Hamîd hamd da yalnızca O’na ait dir. Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk Yemin olsun, biz Lukman’a şu yolda hikmet verdik "Allah’a şükret." Şükreden kendisi lehine şükreder. Nankörlük edense şunu bilmeli Allah Ganî’dir, Hamîd’dir. Yusuf Ali İngilizce Yusuf Ali İngilizce we bestowed in the past Wisdom on Luqman "Show thy gratitude to Allah." Any who is so grateful does so to the profit of his own soul but if any is ungrateful, verily Allah is free of all wants, Worthy of all praise.
Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Vevassaynâ-l-insâne bivâlideyhi hamelet-hu ummuhu vehnen alâ vehnin vefisâluhu fî âmeyni eni-şkur lî velivâlideyke ileyye-lmasîruVe biz, insana, anasınababasına itaat etmesini tavsiye ettik; anası, yaratılışı zayıf olduğu halde gebelikle büsbütün zayıflamış, fakat gene de onu taşımıştı ve gebelikle sütten kesme müddeti, iki yıl sürmüştü; artık şükret bana ve ananla babana; dönüp geleceğin yer, benim tapımdır. Biz insana anne ve babasını onlara iyilikle davranmayı da emir ve tavsiye ettik. Çünkü annesi onu, zorluk üstüne zorlukla karnında taşımıştır. Onun sütten ayrılması ise, iki yıl içinde tamamlanır. Bu nedenle hem Bana, hem anne ve babana şükret ki, dönüş yalnız Banadır.’ Şükür mü, nankörlük mü yaptığınızın hesabı sorulacaktır. Ve biz insana, anne babasına karşı iyi davranmasını emrettik. Annesi onu nice acılara ve zayıflığa katlanarak karnında taşıdı. Onun sütten kesilmesi de, iki yıl sürer. Öyleyse ey insanoğlu! Bana, sonra ana babana şükret. Unutma ki, bütün yollar sonunda bana insana, ana-babasına iyi davranmasını tekrar tekrar tavsiye ettik. Anası onu, günden güne ağırlaşan sıkıntılara katlanarak karnında taşımıştır. İki yıl emzirmiş. İki yıl sonunda onu sütten kesmiştir. İşte bunun için “Bana şükret, anana-babana teşekkür et” diye tekrar tekrar tavsiyede bulunduk. Sonuçta yalnız benim huzuruma gelip hesap Kur’ân-ı Kerim, 2/233; 17/24; 46/ insana anne ve babasını tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflığa düşerek taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. Bana ve anne babana şükret. Dönüş yalnız insana anne ve babasını onlara iyilikle davranmayı tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla karnında taşımıştır. Onun sütten ayrılması, iki yıl içindedir. 'Hem bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız banadır.'Biz, insana, ana-babasını onlara iyilik yapmasını da emrettik. Anası, onu, karnında meşakkat üstüne meşakkatla taşımıştır, çocuk karında büyüdükçe zahmet çoğalmıştır. Sütten kesilmesi de iki sene içindedir; ve insana dedik ki “- Hem bana, hem de ana-babana şükret, dönüş ve geliş ancak banadır.”Lokman’a “şükret” diye hikmet verdik ve insana da ana babası hakkında tavsiyede bulunduk “Bana ve ana-babana şükret” diye. Anası onu zor şartlar içinde taşır, iki sene ona süt emzirir. Sonra genç olur, ihtiyar olur ve en son Biz’e insana, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu, sıkıntı üstüne sıkıntı çekerek karnında taşıdı. Sütten kesilmesi iki yıl içinde oldu. “Bana ve anne babana şükret!” dedik. Dönüş sadece insana, anasına, atasına iyilikle ısmarladık, zayıflıktan zayıflığa düştü o; onu anası taşımıştır, sütten ayrılması iki yıl tutar, hemi bana, hemi de anana, atana şükreyleyesin, döneceğin banadırİnsana da anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. İşte onun için insana şöyle emrettik “Hem bana ve hem de anne babana şükret! Dönüş yalnız banadır.”Allah’a şükretmekle anne-babaya teşekkür etmenin aynı cümlede birlikte yer alması, anne-babaya hizmetin ne kadar ehemmiyetli olduğunu göstermektedir. ... Devamı..İnsana peder ve vâlidesine hürmet itmeği vasiyet itdik, vâlidesi ânı karnında taşıdı, pek çok zahmete dûçâr oldı, iki seneden sonra memeden kesdi. Bana ve ebeveynine karşu minnetdâr ol, nihâyet her şey bana rücû’ insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Annesi onu, güçsüzlükten güçsüzlüğe uğrayarak karnında taşımıştı. Çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bana ve ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş Bana' da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur.[430] İşte onun için insana şöyle emrettik “Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.”Çocuğun süt emme müddetiyle ilgili olarak ayrıca bakınız Bakara sûresi, âyet, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. İşte bunun için önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak insana ana babasını öğütledik. Annesi onu büyük bir güçlükle taşır. Sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bana ve ana babana teşekkür etmelisin. Dönüş 46 biz insana, anasına ve babasına itaati de tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. Onun sütten ayrılması da iki yıl içindedir. Biz insana "Bana, anana ve babana şükret" diye de tavsiye ettik. Dönüş, ancak insana ebeveynini de tavsıye ettik - anası onu za'f, za'f üstüne taşıdı, süt kesimi de iki sene içinde şükret diye bana ve anana babana, ki banadır gelişİnsana, anne ve babasını vasiyet ettik. Onu, annesi zorluk üzerine zorluk içinde taşıdı. İki yıl boyunca ona süt verdi. Bana, anne ve babana şükret!¹ Dönüş Allah\ın verdiği nimetlerin, anne ve babanın sağladığı imkânların karşılığında, minnettar ol, sorumlu davran, ne gerekiyorsa onu insana ana ve babasını tavsiye etdik. Onun anası kendisini za'f üstüne za'f ile taşımışdır. Sütden ayrılması da iki yıl sürmüşdür. Bana ve ana ve babana şükret. Dönüşün ancak banadır» dedik.İnsana, ana-babasını gözetip, onlara iyilik etmesini de tavsiye ettik.2 Anası onu, zayıflık üstüne zayıflık çekerek karnında taşımıştı. Sütten ayrılması da iki sene içinde olur.Bu yüzden “Bana şükret! Ana-babana da!” diye tavsiye ettik. Dönüş ancak banadır.2Bakınız; sahîfe 396, hâşiye 1, 2Biz insana ana babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik. Annesi onu zorluk üstüne zorluklarla taşımış ve bebeğin annesinden ayrılması iki yıldır. Zahmetle seni büyütmelerinden dolayı Bana ve ana babana şükret, çünkü dönüş insana anasını, babasını saymasını salık verdik. Anası onu ne sıkıntılarla karnında taşımıştı. Emzirmesi de iki yıl sürmüştü. Bana da, anana, babana da şükret. Sonunda ancak bana insana anaya, babaya iyilikte bulunmayı tavsiye ettik, hususa anası zaaftan zaafa düşerek ona gebe olmuştu. Onun sütten kesilmesi iki yılda oldu. Bana ve ana ve babana şükret, dönüş insana, anne babasına karşı iyi davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. O hâlde ey insanoğlu! “Bana ve anne babana Dönüş yalnız Banadır.”4 Krş. Bakara, 2/83; İsrâ, 17/23Biz insana anne ve babasını iyilikle tutmasını tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla karnında taşımıştır. Onun sütten ayrılması da iki yıl içindedir. “Hem bana, hem de anne ve babana şükret, dönüş yalnız banadır.”“Biz insanoğluna, ana babasına güzelce itaat etmesini ve onlara her zaman iyi davranmasını emrettik. Fakat annenin yeri bambaşkadır. Çünkü annesi, nice sıkıntı ve meşakkatlere katlanarak onu dokuz ay boyunca karnında taşıdı; bununla da kalmadı, tam iki yıl boyunca onu emzirdi ve gece gündüz demeden uykusunu, rahatlığını terk ederek onun bakımıyla ilgilendi. Öyleyse, ey insan; Bana ve ana babana şükret! Unutma ki, dönüşün Banadır!-“Bana ve ana-babana teşekkür et!” diye İnsan’a ana-babasıyla ilgili tavsiyede bulunduk. Onu, yorgunluk üstüne yorgunluk halinde taşıdı. Sütten kesilmesi iki yıldadır. Gidip Varış biz insana hiçbir sevgiyi ata sevgisiyle bir tutmamasını önermişizdir. -hele de kendisini, binbir sıkıntıyla karnında taşımış, iki yıl da emdirmiş olan " Bana ve iki atana teşekkür et. Zira sonunda bana gelip hesap vereceksin " babana iyilik yap diye insana tavsiye ettik. Annesi onu büyük zorluklarla karnında taşıdı. Üstelik karnında taşırken zayıf düşerek gücünü yitirdi. Yine de karnında taşımaktan hoşnutsuzluk duymadı. Doğumundan sonra iki yıl sütüyle besledi, baktı, büyüttü. Onun için anneye şefkati veren Allah’a, annene ve babana şükret! Bilin ki dönüş sadece Allah’adır. Katımıza döndüğünüzde yaptıklarınızla baş başa insana, ana babasını onlara güzel davranmasını emretmişizdir. [*] Çünkü annesi onu sıkıntı üstüne sıkıntı ile taşımıştır. Sütten ayrılması kesilmesi de iki yıl içinde olur. [*] İşte bunun için “Bana ve ana babana şükret!” diye emretmiştik. Dönüş, yalnızca banadır. [*]Benzer mesajlar Bakara 283; Nisâ 436; Enâm 6151; İsrâ 1723-24; Meryem 1914, 32; Ankebût 298; Ahkâf 4615.,Bu ayet Ahkâf 4615 ile birlikte ok... Devamı..Biz insana, anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Zîrâ annesi onu, nice sıkıntılara katlanarak karnında taşıdı ve iki yıl da Ey İnsanoğlu! Önce Bana, sonra da anne ve babana şükret, dönüş ancak Bu âyetten emzirme müddetinin en fazla iki sene olduğu anlaşılmaktadır. Emzirme ile ilgili olarak Bk. Bakara 233 ve dipnotu, Ankebut 8, Lokman 1... Devamı..[Allah diyor ki] Biz, insana, anne babasına karşı iyi davranmasını emrettik annesi onu nice acılara katlanarak karnında taşıdı ve çocuğun annesine bağımlılığı iki yıl sürdü; ¹⁴ [öyleyse, ey insanoğlu,] Bana ve anne babana şükret, [unutma ki] bütün yollar sonunda Bana ulaşır’. ¹⁵14 Lafzen, “onun sütten kesilmesi iki yıl içindedir” veya “içinde olmuştur”. Bazı dilbilimcilere göre fisâl terimi, ana rahmine düşme, hamilelik, do... Devamı..Biz insana anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlere katlanarak karnında taşıdı ve onun sütten kesilmesi de iki yılı buldu. Bunun için bize de anana babana da şükret unutma ki sonunda dönüş banadır! 2/233, 17/23, 46/15...17Nitekim Allah şöyle buyurur “Biz insana anne babasına iyi davranmasını emrettik.[³⁶⁴²] Annesi onu ağır acılara katlanarak karnında taşıdı ve onun sütten kesilmesi iki yılda gerçekleşti[³⁶⁴³] şu halde ey insan, Bana ve anne babana şükret;[³⁶⁴⁴] ama sonunda dönüş yalnızca Banadır!”[³⁶⁴⁵][3642] Allah Rasûlü’ne Mekkeli inkârcıların yönelttiği “Ebeveyni evladından ayırıyor” suçlamasına zımnî cevap. [3643] Çocuğun annesine zorunlu olar... Devamı..Ve insana ana ve babasını tavsiye ettik. Onu anası zaaf üstüne ile yüklenmişti. Onun sütten kesilmesi de iki sene içindedir. Bana şükret ve ana ile babana da. Dönüş de Bana'dır» dedik.Biz insana, annesine babasına iyi davranmasını emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl kadar sürer. İnsana buyurduk ki “Hem Bana, hem de annene babana şükret, unutma ki sonunda Bana döneceksiniz. ” [2, 233; 46, 15; 17, 24]Biz insana, ana babasını tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflık çekerek karnında taşımıştır. Ona gebe kaldığından itibaren ta doğuruncaya kadar günden güne güçsüzleşmiş, ağırlaşmıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olmuştur. Bunların hepsi, güç şeylerdir. Onun için biz insana "Bana ve anana-babana şükret, dönüş banadır."Ve biz insâna baba ve anasıyla vasiyet itdik, anası onı za'f üzerine za'fa sabır iderek karnında taşıdı. Ve iki sene emzirdikden sonra südden kesdi. Ve ona "Bana ve babanla anana şükür it. Ve geleceğiniz yer benim katımdır" insana, ana ve babasına karşı görev yükledik; anası onu, üst üste gelen güçlüklerle taşımıştır. Sütten kesilmesi iki yıl içindedir. Ey insan! Hem bana, hem de anana ve babana olan şükran borcunu öde. Dönüşünüz anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu sıkıntıdan sıkıntıya düşerek karnında taşıdı. Sütten kesilmesi de iki yılı buldu. Şükret bana ve anne ve babana. Bana'dır dönüş!Biz insana, anne-babasına iyilik etmesini emrettik. Annesi onu zaaftan zaafa düşerek taşımış; sütten kesilmesi de iki yılda olmuştur. Onun için, Bana ve anne-babana şükret. Dönüş ancak insana anne-babasını önerdik Annesi onu güçsüzlükle taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yılda olmuştur. O halde bana ve ana-babana şükret. Dönüş ıśmarladuķ ādemiye atasını. götürdi anı anası ża'iflıķ ża'iflıķ üzere. daħı südden ayırmaġı anuñ iki yıl içinde kim “şükr eyle baña daħı ataña anaña”. bendin yañadur dönecek ıṣmarladuḳ ādem oġlına atasını ve anasını. Getürdi anı anası żaīflıḳbile, żaīflıḳ üstine. Südden kesilmegi iki yıldadur. Şükr eyle baña, atañaanaña iḥsān eyle. Gelecek yir benüm insana ata-anasına yaxşılıq etməyi, valideyninə yaxşı baxmağı, onlarla gözəl davranmağı tövsiyə etdik. Anası onu bətnində çox zəif bir halda daşımışdı. Uşağın süddən kəsilməsi isə iki il ərzində olur. Biz insana buyurduq “Mənə və ata-anana şükür et. Axır dönüş Mənədir!And We have enjoined upon man concerning his parents. His mother beareth him in weakness upon weakness, and his weaning is in two years. Give thanks unto Me and unto thy parents. Unto Me is the We have enjoined on man to be good to his parents in travail upon travail did his mother bear him, and in years twain3596 was his weaning hear the command, "Show gratitude to Me and to thy parents to Me is thy final The set of milk teeth in a human child is completed at the age of two years, which is therefore the natural extreme limit for breast-feeding. In ... Devamı..
Lokman Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 34 âyettir. Sûre, adını 12. ve 13. âyetlerde anılan Hz. Lokmân’dan almıştır. Sûrede başlıca, Hz. Lokmân’ın oğluna öğütleri çerçevesinde, tevhid, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve haşr konularına dikkat çekilmekte, kıyamet günü için hazırlıklı olunması Suresi Arapça OkuLokman Suresi Arapça DinleLokman Suresi Türkçe OkuLokman Suresi Türkçe Meali OkuLokman Suresi Türkçe Meali DinleLokman Suresi KonusuLokman Suresi NuzülLokman Suresi FaziletiLokman Suresi Hakkında Sıkça Sorulan SorularLokman Suresi TefsiriLokman Suresi HakkındaLokman Suresi Arapça OkuLokman Suresi Arapça yazılı olarak okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Arapça 1. Sayfaبِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِالٓمٓ۠١تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَك۪يمِۙ٢هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِن۪ينَۙ٣اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ٤اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ٥وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَر۪ي لَهْوَ الْحَد۪يثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۙ وَيَتَّخِذَهَا هُزُواًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ٦وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا وَلّٰى مُسْتَكْبِراً كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَاَنَّ ف۪ٓي اُذُنَيْهِ وَقْراًۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ٧اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ٨خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ٩خَلَقَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۜ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ١٠هٰذَا خَلْقُ اللّٰهِ فَاَرُون۪ي مَاذَا خَلَقَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ بَلِ الظَّالِمُونَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ۟١١Lokman Suresi Arapça 2. Sayfaوَلَقَدْ اٰتَيْنَا لُقْمٰنَ الْحِكْمَةَ اَنِ اشْكُرْ لِلّٰهِۜ وَمَنْ يَشْكُرْ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ١٢وَاِذْ قَالَ لُقْمٰنُ لِابْنِه۪ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللّٰهِۜ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظ۪يمٌ١٣وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِۚ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْناً عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ ف۪ي عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيْكَۜ اِلَيَّ الْمَص۪يرُ١٤وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلٰٓى اَنْ تُشْرِكَ ب۪ي مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفاًۘ وَاتَّبِعْ سَب۪يلَ مَنْ اَنَابَ اِلَيَّۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ١٥يَا بُنَيَّ اِنَّـهَٓا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ ف۪ي صَخْرَةٍ اَوْ فِي السَّمٰوَاتِ اَوْ فِي الْاَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌ١٦يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَۜ اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِۚ١٧وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ١٨وَاقْصِدْ ف۪ي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَۜ اِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَم۪يرِ۟١٩Lokman Suresi Arapça 3. Sayfaاَلَمْ تَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةًۜ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍ٢٠وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ اِلٰى عَذَابِ السَّع۪يرِ٢١وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُٓ اِلَى اللّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۜ وَاِلَى اللّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ٢٢وَمَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُۜ اِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ٢٣نُمَتِّعُهُمْ قَل۪يلاً ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ اِلٰى عَذَابٍ غَل۪يظٍ٢٤وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ٢٥لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ٢٦وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِه۪ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ٢٧مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ٢٨Lokman Suresi Arapça 4. Sayfaاَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۘ كُلٌّ يَجْر۪ٓي اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى وَاَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ٢٩ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ وَاَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الْبَاطِلُۙ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَب۪يرُ۟٣٠اَلَمْ تَرَ اَنَّ الْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللّٰهِ لِيُرِيَكُمْ مِنْ اٰيَاتِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ٣١وَاِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ٣٢يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْماً لَا يَجْز۪ي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِه۪ۘ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِه۪ شَيْـٔاًۜ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ٣٣اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْاَرْحَامِۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَداًۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ بِاَيِّ اَرْضٍ تَمُوتُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ٣٤Lokman Suresi Arapça DinleLokman Suresi Arapça Dinle, Lokman Suresi’ni Abdulbaset Abdussamed’den Arapça dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna Suresi Türkçe OkuLokman Suresi Türkçe latin alfabeysiyle yüzünden okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Türkçe 1. SayfaBismillahir rahmanir lam ayatul kitabil ve rahmeten lil yukimunes salate ve yu’tunez zekate ve hum bil ahıreti hum ala huden min rabbihim ve ulaike humul minen nasi men yeşteri lehvel hadisi li yudılle an sebilillahi bi gayri ilmin ve yettehızeha huzuva, ulaike lehum azabun iza tutla aleyhi ayatuna vella mustekbiren ke en lem yesma’ha ke enne fi uzuneyhi vakra, fe beşşirhu bi azabin amenu ve amilus salihati lehum cennatun na’ fiha, va’dallahi hakka, ve huvel azizul semavati bi gayri amedin terevneha ve elka fil ardı revasiye en temide bikum ve besse fiha min kulli dabbeh, ve enzelna mines semai maen fe enbetna fiha min kulli zevcin halkullahi fe eruni maza halakallezine min dunih, beliz zalimune fi dalalin Suresi Türkçe 2. SayfaVe lekad ateyna lukmanel hikmete enişkur lillah, ve men yeşkur fe innema yeşkuru li nefsih, ve men kefere fe innellahe ganiyyun iz kale lukmanu libnihi ve huve yaızuhu ya buneyye la tuşrik billah, inneş şirke le zulmun vassaynel insane bi valideyh, hamelethu ummuhu vehnen ala vehnin ve fisaluhu fi ameyni enişkurli ve li valideyk, ileyyel in cahedake ala en tuşrike bi ma leyse leke bihi ilmun fe la tutı’huma ve sahibhuma fid dunya magrufen vettebi’ sebile men enabe ileyy, summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi ma kuntum ta’ buneyye inneha in teku miskale habbetin min hardalin fe tekun fi sahretin ev fis semavati ev fil ardı ye’ti bihallah, innellahe latifun buneyye ekımıs salate ve’mur bil ma’rufi venhe anil munkeri vasbir ala ma esabek, inne zalike min azmil la tusa’ir haddeke lin nasi ve la temşi fil ardı meraha innellahe la yuhıbbu kulle muhtalin fi meşyike vagdud min savtik, inne enkerel asvati le savtul Suresi Türkçe 3. SayfaEE lem terev ennellahe sehhare lekum ma fis semavati ve ma fil ardı ve esbega aleykum niamehu zahireten ve batıneh, ve minen nasi men yucadilu fillahi bi gayri ilmin ve la huden ve la kitabin iza kile lehumuttebiu ma enzelallahu kalu bel nettebiu ma vecedna aleyhi abaena, e ve lev kaneş şeytanu yed’uhum ila azabis men yuslim vechehu ilallahi ve huve muhsinun fe kadistemseke bil urvetil vuska, ve ilallahi akibetul men kefere fe la yahzunke kufruh, ileyna merciuhum fe nunebbiuhum bi ma amil, innallahe alimun bi zatis kalilen summe nadtarruhum ila azabin le in seeltehum men halakas semavati vel arda le yekulunnellah, kulil hamdulillah, bel ekseruhum la ya’ ma fis semavati vel ard, innallahe huvel ganiyyul lev enne ma fil ardı min şeceretin aklamun vel bahru yemudduhu min ba’dihi seb’atu ebhurin ma nefidet kelimatullah, innellahe azizun halkukum ve la ba’sukum illa ke nefsin vahıdeh, innallahe semiun Suresi Türkçe 4. SayfaE lem tere ennallahe yulicul leyle fin nehari ve yulicun nehare fil leyli, ve sehhareş şemse vel kamere kullun yecri ila ecelin musemmen ve ennallahe bi ma ta’melune bi ennellahe huvel hakku ve enne ma yed’une min dunihil batılu ve ennallahe huvel aliyyul lem tere ennel fulke tecri fil bahri bi ni’metillahi li yuriyekum min ayatih inne fi zalike le ayatin li kulli sabbarin iza gaşiyehum mevcun kez zuleli deavullahe muhlisine lehud din, fe lemma neccahum ilel berri fe minhum muktesıd, ve ma yechadu bi ayatina illa kullu hattarin eyyuhen nasutteku rabbekum vahşev yevmen la yeczi validun an veledihi ve la mevludun huve cazin an validihi şey’a inne va’dallahi hakkun fe la tegurrennekumul hayatud dunya, ve la yagurrennekum billahil indehu ilmus saah, ve yunezzilul gays, ve ya’lemu ma fil erham, ve ma tedri nefsun maza teksibu gada, ve ma tedri nefsun bi eyyi ardın temut, innallahe alimun Suresi Türkçe Meali OkuLokman Suresi Türkçe Meali okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Türkçe Meali 1. SayfaRahman ve Rahim olan Allah’ın Lam, sana gönderilen o hikmetli Kitab’ın ayetleridir,doğru yolu göstermek ve rahmet olmak üzere o güzellik yapan kimselereki onlar namazı kılar, zekatı verirler, ahirete de kesin inanç bunlar, Rableri tarafından bir hidayet üzeredirler, o kurtuluşa erenler işte insanlardan kimi de vardır ki, bilmeyerek Allah yolundan saptırmak ve onu alaya almak için laf eğlencesi satın alırlar, işte bunlara alçaltıcı bir azap ayetlerimiz okunduğu zaman da sanki onları işitmemiş, sanki kulaklarında bir ağırlık varmış gibi kibirlenerek ensesini döner. Sen de onu acı bir azap ile müjdele!Fakat, iman edip de iyi işler yapanlar, şüphesiz onlara Naim cennetleri vardır,Allah’ın hak sözü olarak içlerinde ebedi kalmak üzere! O, pek güçlü ve gökleri direksiz yarattı, onları görüyorsunuz. Yeryüzüne de sizi çalkalar diye ağır baskılar bıraktı ve orada herbir hayvandan üretti. Hem gökten bir su indirdik de orada her hoş çeşitten bu Allah’ın yarattığıdır. Haydi gösterin bana O’ndan başkaları ne yaratmıştır? Fakat o zalimler, apaçık şaşkınlık Suresi Türkçe Meali 2. SayfaAndolsun ki, Lokman’a “Allah’a şükret!” diye hikmet verdik; kim şükrederse kendi iyiliğine eder; kim de nankörlük ederse, muhakkak Allah herşeyden müstağnidir, övülmeye Lokman da oğluna öğüt vererek demişti “Yavrum! Allah’a ortak koşma; çünkü ortak koşmak büyük bir zulümdür!Gerçi insana anasına, babasına itaat etmeyi de tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. Onun sütten ayrılması da iki yıl içindedir. Bana ve anana babana şükret diye de tavsiye ettik. Dönüş ancak beraber her ikisi de sana hakkında hiçbir bilgin olmayan hiçi Bana ortak koşturmaya uğraşırlarsa, o vakit onlara itaat etme; onlara dünyada maruf surette iyi ve nazik davran; Bana yüz tutanın yolunu tut; sonra dönüp Bana geleceksiniz; Ben de size yaptıklarınızı haber haberin olsun ki, yaptığın bir hardal tanesi tartısı olsa da bir kaya içinde veya göklerde yahut yerin dibinde gizlense Allah onu getirir, mizanına koyar. Çünkü Allah en ince şeyleri bilen, herşeyden haberi namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır. Başına gelene sabret, çünkü bunlar azmi gerektiren insanlara karşı avurdunu şişirme böbürlenme, yeryüzünde çalımla yürüme! Çünkü Allah övüngen kurulganın hiçbirini kendini beğenen hiçbir kimseyi mutedil ol, konuşurken sesini pesden al alçalt, çünkü seslerin en beti çirkini elbette eşeklerin Suresi Türkçe Meali 3. SayfaGörmediniz mi Allah zülcelal göklerde ve yerde ne varsa, hepsini sizin emrinize vermiş, açık ve gizli olarak nimetlerini üzerinize yağdırmaktadır. Bununla beraber insanlar içinde kimi de var ki, ne bir ilme, ne bir mürşide, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında mücadele “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiği zaman “Hayır biz atalarımızı neyin üzerinde bulduksa onun ardınca gideriz.” diyorlar. Ya şeytan onları kızgın alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse de mi?Oysa her kim özü güzel olarak yüzünü tertemiz Allah’a tutarsa, o gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır. Öyle ya bütün işlerin akibeti Allah’a de inkar ederse, artık onun inkarı seni üzmesin! Onlar dönüp Bize gelecekler, o zaman Biz onlara bütün yaptıklarını haber vereceğiz. Muhakkak Allah bütün sinelerin neler sakladığını onlara biraz zevk ettiririz de sonra kendilerini korkunç bir azaba mahkum ki onlara “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan mutlaka “Allah” diyecekler. De ki “Hamdolsun Allah’a” Fakat pek çokları ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Gerçekten Allah herşeyden müstağni, övülmeye yeryüzündeki ağaçlar hep kalem olsa, deniz de mürekkep, arkasından da yedi deniz mürekkep olup kendisine katılsa Allah’ın sözleri tükenmez. Gerçekten Allah, çok güçlüdür, hikmet yaratılmanız da tekrar diriltilmeniz de ancak bir tek kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir; muhakkak Allah, işitendir, Suresi Türkçe Meali 4. SayfaGörmedin mi Allah geceyi gündüze sokuyor gündüzü de geceye sokuyor. Güneş ile ayı da emrine amade kılmış. Herbiri belirli süreye doğru akıp gidiyor. Gerçekten Allah yaptıklarınızdan şundan Allah, gerçeğin ta kendisidir. O’ndan başka çağırdıklarınız hep batıldır. Ve gerçekten, Allah, tek yüksek, tek büyük olan O’ ayetlerinden delillerinden göstermek için Allah’ın lütfuyla gemilerin denizde akışına baksana! Şüphesiz ki bunda pek sabırlı ve çok sükunu olanlar için bir çok ibretler kara bulutlar gibi bir dalga sardığı zaman, dini yalnız kendisine has kılarak Allah’a yalvarırlar. Sonra karaya çıkardığı zaman içlerinden doğru giden de bulunur. Bizim ayetlerimize ancak gaddar, nankör olanlar çıfıtlık insanlar, Rabbinizden korkun ve öyle bir günü sayın öyle bir günden ürperti duyun ki, baba, çocuğundan taraf birşey ödeyemez; evlat da babasından taraf birşey ödeyecek değildir. Muhakkak Allah’ın va’di gerçektir. O halde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve sakın o mağrur şeytan sizi Allahın affına güvendirerek aldatıp cehenneme sürüklemesin!Muhakkak Allah; evet kıyamete dair bilgi sadece O’nun yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne var O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah herşeyi bilir, herşeyden Suresi Türkçe Meali DinleLokman Suresi Türkçe Meali Dinle, Lokman Suresi Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN’in Türkçe Mealini, Ahmet DENİZ’den dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna Suresi KonusuLokman Suresi konusu, Konusu Lokmân’ın oğluna öğütlerini içeren âyetlerde özetlenen şirk inancının yasaklanması, ana babaya saygı gösterip meşrû buyruklarına uyma, sorumluluk duygusu, iyilik için çalışma, sabır, tevazu gibi dinî ve ahlâkî ödevlerdir. Daha sonra putperestleri şirkten vazgeçirmeyi ve onlara kurtuluş yolunu göstermeyi amaçlayan bilgiler, kanıtlar ve uyarılara yer Suresi NuzülMushaftaki sıralamada otuz birinci, iniş sırasına göre elli yedinci sûredir. Sâffât sûresinden sonra, Sebe’ sûresinden önce Mekke döneminin ortalarında inmiştir. 27-28. âyetlerin veya 27-29. âyetlerin Medine’de indiği söylenirse de bu yöndeki rivayetler güvenilir bulunmamıştır İbn Âşûr, XXI, 138. Suresi FaziletiLokman Suresi fazileti,Lokman Suresi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Lokman Suresi Kur’an-ı Kerim’de kaçıncı sayfadadır?Lokman Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 410. sayfada başlar, 413. sayfada biter. Lokman Suresi kaç ayettir?Lokman Suresi, 34 ayetten oluşur. Lokman Suresi hangi cüzde yer alır?Lokman Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 21. cüzde yer alır. Lokman Suresi kaç sayfadır?Lokman Suresi, Kur’an-ı Kerim’de toplam 4 sayfa içinde yer Suresi TefsiriKur’an Yolu Tefsiri kitabından Lokman Suresi Tefsiri Suresi 1. Ayet TefsiriBazı sûrelerin başında bulunan bu harflere “hurûf-ı mukattaa” denir bilgi için bk. Bakara 2/1. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 331Lokman Suresi 2-5. Ayet TefsiriKitaptan maksat Kur’ân-ı Kerîm veya onun, bu sûrenin öncesinde inmiş olan kısmıdır. Kur’an’ın niteliği olarak zikredilen hakîm kelimesi, onun en doğru ve en yararlı bilgiler içerdiğini ifade eder; 3. âyetteki hüdâ ve rahmet kelimeleri de bu anlamı açmaktadır. Kur’an âyetleri insanlık için bir nimet olmakla birlikte onlardan ancak “güzel işler peşinde olanlar” yararlanabileceklerdir. 4. âyette bu kimselerin özellikleri namazı özenle kılmak, zekâtı vermek ve âhirete kesin olarak inanmak şeklinde özetlenirken Allah’a iman şartının açıkça belirtilmesine gerek görülmemiştir, çünkü 3. âyetin sonundaki muhsin kelimesinin masdarı olan ihsan kavramı Allah’a imanı da içermektedir İbn Âşûr, XXI, 141. Nitekim bir hadiste ihsan, “Allah’a O’nu görüyormuş gibi ibadet etmektir” buyurulmuştur Buhârî, “Îmân”, 37; Müslim, “Îmân”,5-7.Bu sûrenin indiği dönemde henüz beş vakit namazın ve zekâtın farz kılınmadığı dikkate alınırsa buradaki namazı umumi mânada Allah’a “ibadet ve dua” veya o dönemdeki şekliyle namaz, zekâtı da bilhassa o sıralarda putperestlerin zulüm ve baskısı altında büyük sıkıntılar yaşayan müslümanlar için özel bir önem taşıyan “malî dayanışma” olarak anlamak yerinde olur. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 331Lokman Suresi 6-7. Ayet TefsiriDünyada maddî haz ve mutluluktan başka gayeleri olmayan insanlar, başkalarını da bilgisizce Allah’ın yolundan saptırmak, alıkoymak, boş şeylerle uğraşmak maksadıyla akıl ve bilgi temeline dayanmayan anlamsız, içi boş sözlere veya bir yoruma göre çalgılı eğlencelere kendilerini kaptırır, hayatın gayesini bunlardan ibaret görür, bunlara para harcar; bunları konuşup bunları dinlerler; Allah’ın hikmetli, anlam yüklü ve dolayısıyla kurtarıcı âyetleri kendilerine okunduğunda ise büyüklenerek bunlara kulak tıkayıp sırt çevirirler. Böylece inançlı ve inkârcı kesimler arasındaki temel bir mantık ve zihniyet farkı ortaya konmaktadır.“Eğlendirici söz” diye çevirdiğimiz 6. âyetteki lehve’l-hadîs deyimi klasik tefsirlerin çoğunda mûsiki olarak açıklanmış ve bazı tefsirlerde bu âyete dayanılarak şarkı söylemenin, çalgı çalmanın, dinlemenin, bu işin ticaretini yapmanın haram olduğu ileri sürülmüştür. Ancak bu deyimin şirk inancı içeren sözler veya daha genel olarak insanlar için herhangi bir fayda getirmeyen boş ve lüzumsuz konuşmalar olduğu yolunda görüşler de zikredilmektedir bu görüşler için bk. Taberî, XXI, 60-63. İmam Mâlik bir soru üzerine âyetteki “Allah yolundan saptırmak için” ifadesine dayanarak, “Eğer müzik insanı Allah’a karşı görevlerinden alıkoyuyorsa haramdır” demiştir Kurtubî, XIV, 54. Kurtubî mûsikinin haram olduğu yolunda aktarılan bazı rivayetleri sıraladıktan sonra ünlü fıkıh bilgini Ebû Bekir İbnü’l-Arabî’ye bk. Ahkâmü’l-Kur’ân, III, 1494 dayanarak kendi görüşünü özetle şöyle belirtir İnsanların kötü duygularını tahrik eden, haramları öven şarkıların haram olduğu açıktır; ancak bu tür sakıncalar taşımayan mûsiki bayram, düğün gibi sevinçli ve mutlu zamanlarda veya dinlenmeye ve rahatlamaya ihtiyaç duyulduğu durumlarda câizdir XIV, 55-56. Bize göre –Taberî’nin de belirttiği gibi XXI, 63– lehve’l-hadîs deyiminin özel olarak şarkı ve mûsiki anlamına geldiğine dair âyette herhangi bir işaret bulunmadığına göre bu deyimin anlamını mûsiki olarak sınırlamak doğru değildir. Bu iki âyette özetlenen inkârcı psikoloji ve tavır dikkate alındığında bunun, genel olarak müşriklerin, ilâhî mesajın insanlar üzerindeki etkisini kırmak veya onları alay ve eğlence konusu yapmak için ileri sürdükleri içi boş iddialar, laf cambazlıkları şeklinde yorumlanması gerekmektedir. Nitekim 6. “âyetteki “bi-gayri ilm” bilgisiz olarak tabiri de bunu desteklemektedir. Eğer mûsiki, şiir vb. etkinlikler böyle bir kötü amaca alet ediliyorsa bunu yapanlar da âyetteki eleştiri kapsamına girer. Ayrıca burada, sadece o dönemdeki inkârcıların söz konusu tutumları değil, hangi dönemde olursa olsun “Allah’ın yolu”nu tıkama amacına yönelik zihniyet ile bunun ürünü olan tavır, tenkit ve faaliyetler de eleştirilmektedir. “Tür” diye çevirdiğimiz zevc kelimesi, sözlükte “eş, bir şeyin zıt yönden dengi, eşiti, birleşik varlığın her bir ögesi” anlamına gelir. Râgıb el-İsfahânî kelimeyi, “varlıklar topluluğunu oluşturan her bir tür” anlamında da açıklamış olup el-Müfredât, “zvc” md. meâlde bu açıklama dikkate alınmıştır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 333-334Lokman Suresi 8. Ayet Tefsiriİman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara gelince, onları da nimetlerle dolu, içinde ebedî kalacakları cennetler bekliyor. Bunu Allah gerçek olarak vaad etmiştir. O azîzdir, hakîmdir. Kaynak Lokman Suresi 9. Ayet Tefsiriİman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara gelince, onları da nimetlerle dolu, içinde ebedî kalacakları cennetler bekliyor. Bunu Allah gerçek olarak vaad etmiştir. O azîzdir, hakîmdir. Kaynak Lokman Suresi 10. Ayet TefsiriO, gökleri görebileceğiniz herhangi bir destek olmadan duracak şekilde yarattı, sizi sarsmaması için yere sağlam dağlar yerleştirdi, orada her türlü canlının çoğalmasını sağladı. Biz, gökten su indirip bununla yeryüzünde her türden faydalı bitkiler bitirdik. Kaynak Lokman Suresi 11. Ayet Tefsiriİşte bunlar Allah’ın yarattıklarıdır. Şimdi gösterin bana, O’ndan başkası ne yaratmış? Hayır, zalimler açık bir sapkınlık içindedirler. Kaynak Lokman Suresi 12-13. Ayet TefsiriLokmân, Kur’ân-ı Kerîm’de ismi sadece bu sûrede geçen, aynı zamanda sûrenin de ismiyle anıldığı sâlih bir kişidir. Âlimlerin çoğunluğu, Lokmân’ın peygamber olmadığını, ancak Allah’ın kendisini bilgi ve hikmetle şereflendirdiğini belirtirler. İslâm öncesi Arap toplumunda da onun bilge bir kişi olduğu kabul edilir, saygıyla anılırdı. İslâm tarihi kaynaklarında ve tefsirlerde soyu, milliyeti, hayatı ve sözleriyle ilgili güvenilirliği tartışmalı çeşitli rivayetler vardır bilgi için bk. Ömer Faruk Harman, “Lokmân”, İFAV Ans., III, 123-124.Müfessirler 12. âyette Lokmân’a verildiği bildirilen hikmet kelimesini, “din konusunda derin bilgi, sahih inanç, akıl, yerinde ve doğru konuşma, isabetli görüş ve davranış” olarak açıklamışlardır Taberî, XXI, 67; İbn Atıyye, IV, 346. Hikmet hem doğru bilgi, inanç ve düşünceyi hem de bu zihnî birikimin mümkün olan en mükemmel şekilde hayata geçirilmesini ifade birikimi olan bir insan bu birikimini doğru, yerinde ve gerektiği ölçüde kullanmaz yahut yanlış yerlerde kullanırsa bu insana âlim denebilirse de hakîm denemez; çünkü hikmet kavramı, “bilgiyi yerli yerince kullanma” anlamına da gelir. Buna göre bilgisini doğru ve gerektiği şekilde kullanmayan insan, bilginin şükrünü yerine getirmemiş olur; bilgisini belirtildiği şekilde kullanan ise şükür ödevini yerine getirdiği gibi bunun faydasını da yine kendisi görmüş, yani bilgisini değerlendirmiş ve sonuçta onu kendisi için faydalı hale getirmiş olur. 12. âyette “O’na şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur…” buyurulurken bu gerçeğe de işaret verilen hikmetin çerçevesi çizilirken tevhid inancının başta geldiği görülmektedir. Esasen bu, şükrün de birinci şartıdır; bu sebeple Lokmân, kendisi Allah’ın birliğine inandığı gibi oğluna da şirkten uzak durmayı öğütlemiştir. Âdil olmayan hakîm olamaz; adalet, “her şeyi yerli yerince yapmak, herkese hakkını vermek”tir. Herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşan yani Allah’tan başkasına tanrılık nitelikleri yükleyen kişi, Allah’ın hakkı olan tanrılığı başkasına vermiş, böylece haksızlık zulüm yapmış demektir; üstelik bu tutum, haksızlıkların en büyüğüdür. Bu sebeple âyette “O’na ortak koşmak çok büyük bir haksızlıktır” buyurulmuştur. Esasen İslâm’ın en başta şirki ortadan kaldırmayı hedeflemesi de Allah’a ortak koşmanın, bütün kötülüklerin başında geldiği ve diğer birçok kötülüğün temel sebebi olduğu anlayışına dayanır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 336-337Lokman Suresi 14-15. Ayet TefsiriSûrenin Lokmân’a ayrılan bölümünde, araya ana babaya itaat konusundaki bu iki âyetin girmesiyle ilgili iki farklı açıklama yapılmıştır. Bir yoruma göre bu iki âyet de Lokmân’a ait sözlerdir. Buna göre âyetin başında “Allah bana buyurdu ki…” şeklinde bir ifade takdir etmek gerekir. Diğer bir yoruma göre bu âyetler araya sokulmuş bir açıklama itirâzıyye mahiyetinde olup amaç, ana babaya saygının önemini, ayrıca bunun sınırını ve Allah’a saygıyla ilişkisini ortaya koymaktır.“Çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur” şeklinde çevirdiğimiz ifade, emzirmenin normal süresi iki yıl kadar olmakla birlikte bunun mutlaka tamamlanması gerekmediğine, ana baba isterlerse çocuğun iki yıl dolmadan da sütten kesilebileceğine işaret eder ayrıca bk. Bakara2/233. “Ey insan, hem bana hem ana babana minnet duymalısın” buyurularak Allah’a minnettarlıkla ana babaya minnettarlığın birlikte emredilmesinin sebebi, Allah’ın insanı var edip onu nimetleriyle rızıklandırması, ana babanın da insanın hem dünyaya gelmesine vesile olması hem de hayatının en zayıf dönemlerinde, çocukluğunda, hastalığında ona kol kanat germesi, yetiştirip büyütmesi, beslemesi ve eğitmesidir Râzî, XXV, 147; Şevkânî, IV, 273. Âyette annenin fedakârlığına özel bir vurgu yapıldığı görülmekte, dolaylı olarak onun daha çok ilgi ve sevgi beklediğine işaret edilmektedir. Nitekim Hz. Peygamber de, “Yâ Resûlellah! Kime iyilik etmeliyim?” şeklindeki bir soruya, “annene” diye cevap vermiş; “Sonra kime?” denilince yine “annene” demiş; üçüncü defa tekrarlanan soruya da aynı cevabı vermiş; nihayet dördüncüsünde “babana” buyurmuştur Müsned, V, 3, 5; Tirmizî, “Birr”, 1. Ancak Allah’ın hakkı bütün hakların önünde olduğu için ana baba çocuklarını bu hakkı ihlâl etmeye yani onu tevhid inancından sapmaya veya Allah’ın açıkça yasakladığı başka işler yapmaya zorlarlarsa kesinlikle onların bu baskısına boyun eğilmeyecek; bununla birlikte meşrû ve mâkul olan istekleri yerine getirilecektir ayrıca bk. Ankebût 29/8. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 337-338Lokman Suresi 16-19. Ayet TefsiriLokmân’ın oğluna yönelttiği bu öğütler de Allah’ın ona verdiği hikmetin meyveleridir. Kuşkusuz insanın yaptığı her şey –ne kadar saklanırsa saklansın– Allah’ın mutlaka onu bildiği, dolayısıyla onun hesabını soracağı inancı ve bilinci ile bundan doğan sorumluluk duygusu ve kaygısı ahlâkî hayatın temelidir. Nitekim meşhur bir özdeyişte “Hikmetin başı Allah korkusudur” denilmiştir. Büyük şairimiz Mehmed Âkif’in, “Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır / Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır” şeklindeki beyti de bu gerçeğin güzel bir iyi ve itaatkâr bir kul olduğunu gösteren üç örnek davranışın sıralandığı 17. âyetteki “namaz” Allah’a kulluk ödevini, “iyi olanı emredip kötü olana karşı koymak” toplumsal davranışlar karşısındaki kulluğun gerektirdiği yapıcı tutumu, “sabır” ise maddî ve sosyal çevreden gelen sıkıntıları, belâları birer imtihan bilip metanetle karşılama olgunluğunu yansıtır. Âyetteki “İşte bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir” ifadesi, bu müsbet davranışların, kulluktaki kemali gösteren birer örnek olduğunu, hayatın şartları içinde yerine getirilmesi gereken böyle daha başka yüksek davranışlar da bulunduğunu gösterir. 18-19. âyetlerde ise kaçınılması gereken olumsuz davranışlardan örnekler verilmektedir. Bu örneklerin, özellikle kendini beğenmişlerin, başka insanları aşağılayıcı tutumlarından seçilmiş olması ve bunların Allah sevgisinden mahrum kalacakları uyarısında bulunulması, Kur’an’ın insan onuruna verdiği değeri yansıtması bakımından özellikle dikkat çekicidir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 338Lokman Suresi 20-21. Ayet TefsiriYukarıda 13. âyet, Lokmân’ın dilinden “Allah’a ortak koşmak çok büyük bir haksızlıktır” buyurulmuştu. İşte bu ve bundan sonraki âyetlerde Allah’ın varlık ve birliğine dair kanıtlar sıralanarak insanların bu büyük haksızlığa sapmaktan kurtarılması amaçlanmaktadır. Allah’ın, göklerde ve yerde bulunan şeyleri insanların hizmetine vermesinden maksat, bu varlıkların, insanların yararlanabileceği şekilde yaratılmış, düzenlenmiş olmasıdır. Nitekim âyetin devamındaki “nimetlerini gizli ve açık olarak önünüze serdiğini…” şeklindeki ifade de bunu göstermektedir. Âyetin başındaki “görmez misiniz” sorusu, insanların varlık düzenini sağlıklı bir şekilde incelerlerse bu gerçeği kendi akıllarıyla da kavrayabileceklerine işaret 20. âyet metnindeki “ilim” akla veya nakle dayanan bilgi, “hüdâ” akıl ve basîret, “kitâbün münîr” ise ilâhî vahiy olarak açıklanmıştır İbn Atıyye, IV, 352; Şevkânî, IV, 277; krş. Râzî, XXV, 152. Buna göre putperestlerin ve benzer inanç sahiplerinin atalarından devraldıkları bâtıl inançları, gelenekleri, hurafeleri yaşatmakta ısrar etmeleri ne doğru bilgiye ne akıl ve basîrete ne de ilâhî vahye dayanmaktadır; aksine sadece şeytanın bir aldatması olup 21. âyette ifade buyurulduğu üzere sonu da kaçınılmaz olarak cehennem azabıdır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 342Lokman Suresi 22. Ayet TefsiriYukarıda Allah’ın yolunu bırakıp atalarının bâtıl inanç ve geleneklerini sürdürenlerin şeytanın davetine uydukları bildirilmişti; burada ise kendilerini Allah’a teslim edenlerin, yani Allah’a inanıp O’nun yolundan gidenlerin bu doğru ve kurtarıcı tercihleriyle “sağlam kulp”a yapışmış olacakları, yani yollarının doğru, âkıbetlerinin hayırlı ve güvenli olacağı müjdelenmektedir. “Kendini iyiliğe adamış” diye çevirdiğimiz muhsin kelimesi, sözlükte “iyilik eden, güzel davranan, yaptığını güzel yapan” gibi anlamlara gelir. Ancak bu bağlamda özellikle “içten bir kulluk sergileyerek Allah’a yönelme” şeklinde dinî bir anlam içerdiği anlaşılmaktadır. Nitekim bir hadiste, muhsin kelimesinin masdarı olan ihsan kavramı, “Allah’a O’nu görüyormuş gibi ibadet etmektir” şeklinde açıklanmıştır Buhârî, “Îmân”, 37; Müslim, “Îmân”, 5-7. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 342-343Lokman Suresi 23-24. Ayet TefsiriResûlullah muhataplarının İslâm davetini kabul ederek kurtuluşa ermelerini büyük bir arzuyla istiyor, bunun için canla başla çalışıyor, ancak onun bu iyi niyetine, yüksek insanî tavrına rağmen halkının önemli bir kısmı eski yanlış inançlarında direniyor, bu da onu son derece üzüyordu. İşte bu âyetlerde Allah Teâlâ resulünü teselli etmekte; inkârcılara da kalplerinin derinliklerindeki kin, öfke, düşmanlık gibi kötü duygu ve düşüncelere varıncaya kadar her türlü hallerini eksiksiz bildiğini haber vererek âkıbetleri konusunda onları uyarmaktadır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 343Lokman Suresi 25-29. Ayet TefsiriPutperest Araplar, aslında Allah’ın varlığına inanıyor, sorulduğunda O’nun yaratıcı kudretini tanıdıklarını ifade ediyorlardı; fakat putlarını aracı tanrılar saydıkları için Allah’ı bırakıp putlara tapıyor, onlara sığınıyor, böylelikle şirk inancına sapıyorlardı. 25. âyetteki “Bütün övgüler Allah’a mahsustur” ifadesi, Allah’tan başka hiçbir varlığa tanrılık sıfatı, işlevi ve kutsallığı yüklenemeyeceği, ibadet edilemeyeceği anlamını içermektedir. 26. âyetten sûrenin sonuna kadar devam eden kısım, neden bütün övgülerin Allah’a mahsus olduğu sorusunun âdeta cevabı mahiyetindedir. Zira 26. âyete göre müşriklerin taptıkları putlar da dahil olmak üzere evrendeki her şey Allah’a aittir, O’nun mülküdür; her şey O’na muhtaçtır ve O’nun hiç kimseye, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, dolayısıyla yaratma ve yönetmesinde kayıtsız bir hürriyete âyette Allah’ın bilgisinin zenginliği ve sınırsızlığı, 28-29. âyetlerde kudretinin mükemmelliği, kusursuz ve hikmetli yaratıcılığı özetlenmektedir. Kısaca 25. âyetteki “Bütün övgüler Allah’a mahsustur” hükmü, 27-29. âyetlerde şu üç öncüle dayandırılmıştır a Allah evrenin mutlak ve özgür yöneticisidir; b O’nun, insan zihninin kuşatamayacağı derecede sınırsız ilmi vardır; c Her şeyi kolaylıkla var eden, varlığını sürdüren veya varlığına son veren üstün kudretin sahibidir. Kaynak Lokman Suresi 30. Ayet TefsiriAllah’ın irade, ilim ve kudreti hakkındaki bu kesin bilgilerden sonra 30. âyette artık reddedilmesi mümkün olmayan kesin hüküm ortaya konmaktadır “Allah hakikatin kendisidir; O’nun dışında taptıkları şeyler ise asılsızdır ve Allah, yalnızca O, en yücedir, en büyüktür.” Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 344Lokman Suresi 31-33. Ayet TefsiriAllah’ın insanlığa sayısız nimetlerinden biri daha hatırlatıldıktan sonra 32. âyette insanların çaresiz kaldığı zamanlarla esenlik zamanlarındaki dinî tutumları arasında görülen tutarsızlığa dikkat çekilmekte; 33. âyette ise ön yargı, inat, taassup gibi olumsuz şartlanmalarla gönül ve zihin dünyası yoksullaşmamış her normal insan için kurtarıcı değer taşıyan uyarılar yer almaktadır.“… orta yolu tutar” diye çevirdiğimiz muktasıd kelimesi tefsirlerde farklı şekillerde açıklanmıştır. İbn Abbas, Hasan-ı Basrî, Râzî, Şevkânî gibi âlimler bu kelimeyi, “Tehlike sırasında ulaştığı samimi inancını kurtulunca da sürdürür” şeklinde olumlu bir tutum olarak açıklarken Mücâhid, Taberî gibi bazı müfessirler de “Sözüyle dengeli, ölçüye uygun yani doğru bir inancı ifade etmekle birlikte inkârını içinde saklar” şeklinde olumsuz bir anlamda yorumlamışlardır bu yorumlar için bk. Taberî, XXI, 85; İbn Atıyye, IV, 355; İbn Kesîr, VI, 353-354; Râzî, XXV, 162; Şevkânî, IV, 281. Bize göre –Râgıb el-İsfahânî’nin el-Müfredât’ında, Fâtır sûresinin 32. âyetindeki aynı kelimeye getirdiği açıklama dikkate alındığında– âyetin bağlamına, “İnkâr etmekle inanmak arasında tereddüde düşer, ortada kalır” şeklindeki yorum daha uygun düşmektedir; meâlde de bu anlam tercih edilmiştir muktasıd kelimesinin anlamı için ayrıca bk. Fâtır 35/32. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 344Lokman Suresi 34. Ayet TefsiriSûre, Allah’ın ilminin ve kudretinin kusursuzluğunu özetleyen ve ilâhî bilgi ile insan bilgisi arasındaki büyük farkı gösteren ifadelerle son bulmaktadır. Klasik tefsirlerde bu âyete dayanılarak, kıyametin nezaman kopacağını, yağmurun ne zaman yağacağını, rahimlerdeki bebeğin cinsiyetinin ve ten renginin ne olduğunu, insanın ileride neler elde edeceğini, gelecekte ne gibi durumlarla karşılaşacağını ve ne zaman nerede öleceğini Allah’tan başkasının bilemeyeceği ileri sürülmüş, dolayısıyla bunlara “mugayyebât-ı hams” beş bilinmeyen denilmiştir meselâ bk. Taberî, XXI, 88-89; İbn Atıyye, IV, 356. Halbuki âyette kıyametin ne zaman kopacağı bilgisinin sadece Allah’a ait olduğu, kezâ hiç kimsenin yarın ne elde edeceğini ve nerede öleceğini bilemeyeceği, dolayısıyla bu bilgilerin de sadece Allah’a ait olduğu belirtilmekte; fakat yağmurun yağma zamanı ve rahimdeki bebek hakkında “Bunları da yalnız Allah bilir” gibi bir sınırlama bulunmamakta; sadece yağmuru Allah’ın yağdırdığı, dolayısıyla zamanını da bildiği; kezâ O’nun rahimlerdekini de bildiği ifade edilmektedir. Bu ifadeden kesinlikle bu iki konuda Allah’tan başkasının önceden bilgi sahibi olamayacağı anlamı çıkmaz; diğer bir ifadeyle âyette diğer üç konudaki bilginin yalnız Allah’a mahsus olduğu açıkça belirtilirken yağmurun vakti ve henüz doğmamış olan bebeğin cinsiyeti ve özellikleri hakkında, böyle bir sınırlamaya yer verilmemiştir; bu da –eski tefsircilerin iddiasının aksine– belirtilen iki konuda insanların önceden bilgi sahibi olabileceklerini gösterir. Nitekim çağımızda bilim bu noktaya gelmiştir. Ancak, kuşku yok ki bu, insanın belirtilen konularda veya benzerlerinde önceden bildiklerinin mutlaka aynıyla gerçekleşeceği anlamına gelmez; zira olmuş ve olacak tabiat olaylarını bütün yönleriyle eksiksiz bilen yüce Allah, insanların bilgilerini ve tahminlerini alt üst eden yeni durumlar yaratabilir ve böylece insanların olmasını bekledikleri olaylar gerçekleşmeyebilir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 344-345Lokman Suresi HakkındaMekke döneminde Saffât sûresinden sonra nâzil olmuştur. 27-28 veya 27-29. âyetlerin Medine’de indiği söylenirse de üslûp ve muhteva bütünlüğü bu iddianın zayıf olduğunu göstermektedir M. Tâhir b. Âşûr, XXI, 138; M. İzzet Derveze, III, 157. Adını 12-19. âyetlerde kendisinden bahsedilen Lokmân’dan almıştır. Otuz dört âyet olup fâsılası “د، ر، ظ، م، ن” muhtevası dört bölümde incelenebilir. İlk bölümde âyet 1-11 Kur’an’ın hikmet, hidayet ve rahmet kaynağı olduğu belirtildikten sonra ondan istifade edenlerin temel özellikleri namazı kılmak, zekâtı vermek ve âhirete inanmak şeklinde özetlenir. Bu sûrenin indiği dönemde henüz beş vakit namazın ve zekâtın farz kılınmadığı dikkate alınırsa buradaki namazı umumi mânada Allah’a ibadet ve dua veya o dönemdeki şekliyle namaz, zekâtı da bilhassa o sırada müşriklerin baskısı altında büyük sıkıntılar çeken müslümanlar için önem taşıyan malî dayanışma olarak anlamak yerinde olur. 6-7. âyetler, Mekke müşriklerinin İslâm ve müslümanlar karşısındaki karakteristik tutumlarını özetlemektedir. Buna göre onlar, hikâye ve masal türü bazı sözlerle Kur’an arasında benzerlik kurar, vahyi alay konusu yaparlar, böylece kendileri sapkın oldukları gibi başkalarını da Allah yolundan saptırmayı hedeflerlerdi; Allah’ın âyetleri kendilerine okunduğunda küstahça bir gurura kapılır, tam bir duyarsızlık ve ilgisizlik sergilerlerdi. Bu bölümün son iki âyetinde ilâhî kudretin canlı ve cansız varlıkları nasıl meydana getirdiği belirtildikten sonra putperestlere hitaben, “İşte bunlar Allah’ın yarattıklarıdır; şimdi gösterin bana, O’ndan başkası ne yaratmıştır?” denilmekte ve Allah’tan başka bir varlığa tapmanın hem mantıksız hem de haksız bir tutum olduğu bölümde 12-19 Lokmân’dan bahsedilmektedir. Ancak burada onun hayatı ve kimliği hakkında bilgi verilmeyip sadece Allah’ın ona hikmet bahşettiği belirtilmekte ve oğluna hakîmâne öğütleri sıralanmaktadır. Bu öğütler Allah’a ortak koşmamak, anneye babaya iyi davranmak, namaz kılmak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, sabırlı olmak, böbürlenmemek, başkalarını küçümsememek, alçak gönüllü olmak gibi dinî ve ahlâkî konuları bölüm âyet 20-32 Allah’ın insanlara verdiği nimetlerle O’nun yüceliğine ilişkin açıklamalardan oluşur. Bölümün başında Allah’ın göklerde ve yerde olan şeyleri insanların hizmetine verdiği, görünür ve görünmez nimetleri önlerine serdiği belirtilmektedir. 20. âyetin başındaki, “Görmez misiniz?” ifadesi, insanların varlık düzenini sağlıklı bir şekilde incelemeleri halinde evrendeki ilâhî kudret ve hikmete delâlet eden düzeni ve bu düzenin insanlara nimet olarak yansıyan yönlerini kendi akıllarıyla da kavrayabileceklerine işaret etmektedir. 21. âyette, Allah’ın indirdiği hükümlere uymaya çağrıldıkları halde bu çağrıya uymayıp atalarının bâtıl inanç ve geleneklerini sürdürmekte ısrar eden inkârcıların, böylece Allah’ın daveti yerine kendilerini alevli ateşin azabına çağıran şeytanın davetine uydukları, 22. âyette ise Allah’a teslim olup O’nun yolundan gidenlerin sağlam kulpa yapışmış bulundukları ve onların yollarının doğru, âkıbetlerinin hayırlı olduğu anlatılmaktadır. Daha sonra Allah’ın ilminin genişliğine dikkat çekilmekte ve gücünün sonsuzluğu ile, insanların tamamının yaratılması ve âhirette hepsinin diriltilmesinin bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibi olduğu vurgulanmakta, ayrıca bazı kozmolojik delillere yer bölümde âyet 33-34 kıyamet gününde kimsenin kimseye fayda veremeyeceği belirtilerek müminlerin geçici dünya hayatının aldatıcılığına kapılmamaları gerektiği yönündeki uyarıların ardından sûre, Allah’ın ilminin ve kudretinin kusursuzluğunu özetleyen ve ilâhî bilgiyle insan bilgisi arasındaki büyük farkı gösteren ifadelerle sona ermektedir. Burada Allah’ın kıyametin vakti, yağmurun yağdırılması, rahimlerdeki çocuklar, insanın gelecekte elde edeceği şeyler ve ölüm vakti konularındaki kuşatıcı ilmine dikkat çekilmektedir. Bir hadiste Hz. Peygamber’in gaybın anahtarlarının beş olduğunu söyleyip bu âyeti okuduğu bildirilir Buhârî, “Tefsîrü’l-Ķurǿân”, 31. Bu sebeple âyette sayılan konulara “mugayyebât-ı hams” beş bilinmeyen şey denilmiştir Taberî, XXI, 88-89; İbn Atıyye el-Endelüsî, IV, 356. Ancak âyette kıyametin ne zaman kopacağına dair bilginin yalnız Allah’a ait olduğu, hiç kimsenin yarın ne kazanacağını ve nerede öleceğini bilemeyeceği belirtilmiş; yağmurun yağma vakti ve rahimdeki çocuk hakkında, “Bunları da yalnız Allah bilir, başkası bilemez” gibi sınırlayıcı bir ifade kullanılmamış, “Allah … yağmuru yağdırmakta ve rahimlerdekini bilmektedir” buyurulmuştur. Bu ise meteorolojik tahminlerle ve ceninin cinsiyetinin tesbit edilmesiyle çelişmemektedir. Ayrıca âyette, Allah’ın diğer bütün varlık ve olaylar gibi bu beş konuyu sadece zamanı bakımından değil insan bilgisinin aksine bütün yönleriyle ve kusursuz, sınırsız olarak bildiğine dikkat sûresini okuyanlara kıyamet günü Lokmân’ın arkadaş olacağına ve bunların yaptıkları iyiliklere karşı onlarca sevap verileceğine dair rivayetler Zemahşerî, III, 239 temel hadis kaynaklarında yer almadığı gibi araştırmalarda da bunların mevzû olduğu belirtilmiştir Muhammed et-Trablusî, II, 719.Lokmân sûresiyle ilgili bazı eserler yazılmıştır. Ebü’l-Azm el-İsfahânî’nin Tefsîru sûreti Loķmân İÜ Ktp., nr. 1873, Muhammed Mustafa el-Merâgī’nin Tefsîru sûreteyLoķmân ve’l-ǾAśr Kahire 1943, Kâmil Selâme ed-Daks’ın, et-Tefsîrü’l-edebî li-sûreti Loķmân Cidde 1397/1977, Abdülfettâh Îsâ el-Berberî’nin, Min esrâri’l-beyân fî sûreti Loķmân Kahire 1986, Muhammed Re’fet Saîd’in Sûretü Loķmân beyne ĥikmeti’t-tenzîl ve tenâsübi’s-süver Kahire 1992, Mehmet Cesur’un Lokman Sûresi Işığında Ailede Çocuğun Ahlâkî Eğitimi İstanbul 1997 ve Yunus Ekin’in İslâm Ahlâkı Açısından Lokman Sûresi’nin Tefsiri 1994, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü bunlar arasında “Tefsîrü’l-Ķurǿân”, 31; Tirmizî, “Tefsîrü’l-Ķurǿân”, 31; Taberî, CâmiǾu’l-beyân, XXI, 88-89; Vâhidî, Esbâbü’n-nüzûl nşr. İsâm b. Abdülmuhsin el-Humeydân, Beyrut 1411/1991, s. 345-347; Zemahşerî, el-Keşşâf, III, 228-239; İbn Atıyye el-Endelüsî, el-Muĥarrerü’l-vecîz nşr. Abdüsselâm Abdüşşâfî Muhammed, Beyrut 1413/1993, IV, 356; Kurtubî, el-CâmiǾ, XIV, 50-83; İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Ķurǿâni’l-Ǿažîm, Beyrut 1385/1966, VI, 376-403; Muhammed et-Trablusî, el-Keşfü’l-ilâhî Ǿan şedîdi’ż-żaǾf ve’l-mevżûǾ ve’l-vâhî nşr. M. Mahmûd Ahmed Bekkâr, Mekke 1408/1987, II, 719; Şevkânî, Fetĥu’l-ķadîr, IV, 233-246; Âlûsî, Rûĥu’l-meǾânî, XXI, 61-115; M. Tâhir b. Âşûr, et-Taĥrîr ve’t-tenvîr, Tunus 1984, XXI, 138; M. İzzet Derveze, et-Tefsirü’l-Hadîs Nüzul Sırasına Göre Kur’an Tefsiri trc. Ahmet Çelen – Mehmet Çelen, İstanbul 1997, III, Üzüm We use cookies on our website to give you the most relevant experience by remembering your preferences and repeat visits. By clicking “Accept All”, you consent to the use of ALL the cookies. However, you may visit "Cookie Settings" to provide a controlled consent.
lokman suresi 12 ayet meali